14 Ekim 2012 Pazar

‘’MY NAME IS KHAN ‘’ İle Geri Dönmek İstedim Buraya.


Sosyal ortamda herkesin izleyin izleyin bayılacaksınız şeklinde yaptığı yorumlara aslında kıl olurum. O şey ne ise soğurum  ondan.
Hamurun kıvamını öyle güzel tutturmuşlar ki filmde,asla bir taraf göremezsiniz.
Film herkesten bir kare içeriyor.
Sloganı da açıklıyor aslında ;
‘’Dünyada iki insan vardır; iyi insanlar ve kötü insanlar. İyiler iyi şeyler,kötüler kötü seyler yaparlar’’
Bir çok kavramı içerdiğinden, hangi birinden bahsedeceğimi bilemiyorum.
Bahsederken de olur da bir gaf yaparım, bir kelimemle sizi soğutabilirim diye çok korkuyorum.
Aynı anda ağlayıp, aynı anda gülebildiğimi,
Asperger sendrom’lu ( otizmin bir çeşidi ) bir bireyin hayata tutunma çabasına hayran kalışımı,
Tek bir yaratıcıya bir çok yoldan yapılan ibadet ve inanış şeklinden ötürü, biz inananların neden birbirimize öfkeyle yaklaştıgımızı ve bir  insan yada bir grup yüzünden o toplululugu/milleti neden çamura buladığımıza hala anlam veremeyişimi,
Aşkın her sekilde mümkün olabildiğini, yeter ki o yola gidecek uygun kelimeleri ve zamanı bulmak gerektiğini,
Dini kullanarak insanların kendi içindeki nefreti ve kini ustalıkla kullanıp dısarı kustuklarında tek suçlunun o kimsenin inandıgı din oluşundan bahsedebilirim.
Ve izleyin bu filmi,
Dünyaya bir şeyleri haykırma gereksinimi duyacaksınız.
Ve şöyle diyeceksiniz ;
'' Our name is Khan and we are not a terrorist ! ''

30 Temmuz 2012 Pazartesi

ARKADASIM BADEM AGACI



Sen ağaçların aptalı
Ben insanların
Seni kandırır havalar
Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek kara kış
Açarsın çiçeklerini 
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü
Bir güler yüz bir tatlı söz
Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda
Hem de bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
Koş desinler bize şaşkın
Sonu gelmese de hiç bir aşkın
Açalım yine de çiçeklerimizi
Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya

AZİZ NESİN



27 Haziran 2012 Çarşamba

Bugün Çarşamba; Attila İlhan Günü İlan Ediyorum. İtirazı Olan?


akşamın acı su karanlığı içinden
soğuk kadife teması yalnızlığın 
şuh bir kahkaha balkonun birinden 
gizli işareti midir bir başlangıcın 

sevmek için geç ölmek için erken 

başbaşa çay elele yürümek derken 
boğaz vapurları mı iskele sancak
telefonda kaybolmak sesini beklerken 
insan insanı yeniler doğrudur ancak 

içimdeki gökkuşağı besbelli neden
bir şiire başlarsın birini bitirmeden 
hiç kimse gözlerine inanamıyor

sevmek için geç ölmek için erken

sevmek sevildiğini bile farketmeden
yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi 
sevmek zehir zemberek ve yürekten 
gecikerek de olsa vuruşur gibi

sevmek için geç ölmek için erken



25 Haziran 2012 Pazartesi

Yerim O Bıyıklarını Melih Cevdet !


Lisede ‘’ Garipçiler’’i severdim ben.
Orhan Veli’den sonra  da 

Melih Cevdet Anday bıyıklı Melih Cevdet Anday.


En meşhur şiiri, Sezen Aksu’nun seslendirdiği ‘’ Şinanay’’dır.
Benim en sevdiğim şiiri ise ''Çok Güzel Şey’’ dir,

Yaşamak güzel şey doğrusu

üstelik hava da güzelse



Hele gücün kuvvetin yerindeyse

elin ekmek tutmuşsa birde



Hele tertemizse gönlün

hele kar gibiyse alnın



Yani kendinden korkmuyorsan

kimseden korkmuyorsan dünyada



İyi günler bekliyorsan hele

iyi günlere inanıyorsan



Üstelik hava da güzelse

Yaşamak güzel şey




Çok güzel şey doğrusu !


13 Haziran 2012 Çarşamba

Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki,sabahlara kadar koynumda yatmışsın ...

GÜZELLEME
Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların  
Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur  

Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü  
Bak bu sensin çocuğum enine boyuna  

Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki  
Sabahlara kadar koynumda yatmışsın

Bak bende yalan yok vallahi billahi  
Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur 
İşe bak sen gözlerin de burda  
Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık  

İyi ki burda yoksa ben ne yapardım  
Bak çocuğum kolların işte çıplak işte  

Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün  
Gözlerin sabahın sekizinde bana açık  
Ne günah işlediysek yarı yarıya 
Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların  
Bunların konuşması olur öpülmesi olur  

Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde  
Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu  

Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu  
Uzanmış seni usulca öpmüştüm  
Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu



30 Mayıs 2012 Çarşamba

Turgut Uyar'dan Acıyoooor Acıyooor Acıyoooor


Geçenlerde Masa da Masaymış Ha isimli bir post yayınlamıştım.Baktım ki ‘’Kuulumsu Kadın’’ da şiirli bir post yayınlayıvermiş aslında benden once o gün.Kendi kendime diyiverdim yauu biz neden haftada bir gun yada belli günlerde şiir,nesir yada küçük bir edebiyat notu yayınlamıyoruz ?Sonra Kuulumsu’ya dedim bunu.Sağolsun O da beni kırmadı sanırsam dünden meraklıymış ^^Çarşamba yada haftasonları olsun dedi.
Eneeee dedim bugün zaten Çarşamba.
O zamaaaaan çok da fazla uzatmadan sözü ustaya bırakıyorum.Bugün Turgut Uyar’dan  ‘’ Acıyor ‘’ var efendim.Buyruuuuuuuun. ACIYORMutsuzluktan söz etmek istiyorumDikey ve yatay mutsuzluktanMükemmel mutsuzluğundan insansoyununSevgim acıyor Biz giz dolu bir şey yaşadıkOnlar da orada yaşadılarBir dağın çarpıklığınıbir sevinç sanarak En başta mutsuzluk elbetKasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışıgına vurup daöteden beri yansımayanYani birinin solgun bir gülden kaptıgı frengiÖbürünün bir kadından aldıgı veremBütün işhanlarının tarihçesisevgim acıyor Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktuNe denmelidir bilemiyorumsevgim acıyorGemiler gene gelip gidiyorDağlar kararıp aydınlanacaklarVe o kadar Tavrım bir şeyi bulup coşmaktırSonbahar geldi hüzünKış geldi kara hüzünEy en akıllı kişisi gündüzünsevgim acıyorKimi sevsemKim beni sevse
 Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişleTarihe gömülen koca koca atlarTarihe gömülür o kadar

29 Mayıs 2012 Salı

Sümük Yiyen Var da Kömür Yiyen Niye OLmasın


-       4,5 yaşında bücür bir cadıyken camın önündeki kocaman saksıdan destek alıp,bembeyaz mis gibi çoraplarla camdan atlayıp sokağa kaçmak.
-       Çay,tuz,un koyulan sepetten,eline ne geçerse yerlere itina ile dökmek.Anneden zopa yiyince de bir daha yapmayacagına yeminler edip, agzındaki yemin soluğu geçmeden,anne arkasını henüz yeni dönmüşken,tekrar yerleri itina ile tuzlamak,unlamak.
-       Misafir,akraba,eş dosta bıdır bıdır gidip kapıyı açtıktan sonra ; ‘’biliyo musunuuuuuuzz annem sizin ağzınıza s*cıcaaaaaak ‘’ şeklinde  aslı astarı olmayan,pek hoş bir karşılama ile eve buyur etmek.
-       Evde hiç  yemek yememişcesine,sokaktaki kömür tozlarını afiyetle mideye indirmek.Eve gidince, anne  agzın burnun kömür oldugunu gördüğünde,baklava börek yemiş gibi ııımmm çok güzeldi  şeklinde demeçler vererek anneyi delirtmek.
-       Aydın’a anne/baba/abi ile beraber,hala ziyaretine gittiğinde,ordaki yeni tanışılan çocuklara benim sol gözüm kör,o annem değil üvey,biz Makedonuz gibisinden kah orjinal kah sempatik yalanlarla ortam edinmeye çalışmak.
-       Babanın pijamasının diz bölümünü veyahut özellikle dile uygun kumaştan bir pazen diktirtip onu yalayarak uykuya dalmak.
-       Annenin genç kızlığında özenle sakladıgı süs bebekleri aynı özenle boyamak,saçlarını kesmek,kafalarını koparmak.
-       Eve alınan yeni kasetçaları geldiği ilk gün bozmak.
-       Abinin silgisini,kendi burnuna parçalayarak sokup aklınca abinin silgisini kaybettiğni düşündürmek.
-       Sipidi Gonzales gibi sokaklarda koşup terleyip susayınca,anne görmesin eve almasın oyundan mahrum olunmasın diye,her yarım saatte bir üst kat komşusu Hanife Teyze’yi su isteme  sebebiyle rahatsız etmek.

çok belli olmasa da soldaki ayagında bermuda şortlu o azman benim işte.

***************************************************************************
Evliller,bekarlar,genç kızlar ,liseliler,üniversiteliler.
Aman diyim.
Annem babam etmiş,siz etmeyin.
Böyle bir çocuk sahibi olmak istemiyorsanız,ya sezeryan olun ya da kürtaj.
Zira ben ‘’normal ‘’ doğumum ^^


25 Mayıs 2012 Cuma

MASA DA MASAYMIŞ HA




Adam yaşama sevinci içinde 
Masaya anahtarlarını koydu 
Bakır kaseye çiçekleri koydu 
Sütünü yumurtasını koydu 
Pencereden gelen ışığı koydu 
Bisiklet sesini çıkrık sesini 
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu 
Adam masaya 
Aklında olup bitenleri koydu 
Ne yapmak istiyordu hayatta  
İşte onu koydu 
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu 
Adam masaya onları da koydu 
Üç kere üç dokuz ederdi 
Adam koydu masaya dokuzu 
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında 
Uzandı masaya sonsuzu koydu 
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür 
Masaya biranın dökülüşünü koydu 
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu 
Tokluğunu açlığını koydu.  

Masa da masaymış ha 
Bana mısın demedi bu kadar yüke 
Bir iki sallandı durdu 
Adam ha babam koyuyordu. 
 EDİP CANSEVER

Şiirin havası mı olur demeyin.
Olur.
İşte bugün tam da şiir havası.
‘Kuulumsu Kadın,  ''Turgut Uyar''ın ''Denge''ismindeki şiirini yayınlamış.
Hastasıyımdır.
Bazı şiirlere sadece ben hasta olmalıyım diye düşünüyorum ama hastanın ta kendisi oldugumu çok belli etmekten korkuyorum böyle ulu orta yerlerde konuşup konusup durunca.
‘’Masa Da Masaymış Ha ‘’ şiiri de benim.
Nazım Hikmet’in Orhan Veli’nin de tüm şiirleri benim.Bilesiniz.
***
Lise de edebi metin derslerinde yazılan edebi metinlerin,şiirlerin açıklamasını kılını yününü incik cincik ettirdiler bize.O zaman da çok kıl olurdum.
Ya adamı yazdıgına yazacagına pişman ederdik.
Popomuzdan manalar çıkarırdık.
Sadece okuyun abicim şiiri.
Kendinizden birseyler buldunuz mu da sevin onu.
Acaba ne düşünerek yazdı acaba ne yaparken yazdı.Sanane.
Tuvaletteyken yazdı belki.
Nasıl ve nerede yazdıgının önemi var mı?
Ki bence çoğunun aklına da tuvalette gelmiş olabilir.Türk’ün aklı durumu..
***
Kapını kapattıgında,anahtar deliğinden baktım sana,
Ama en son konustugun telefon ahizesine dokunmadım,saçmalık.
Saçmalık,en son konustugun telefonun ahizesine dokunmuştum ama
Eğilip delikten baktım kapını kapattıgında,yoktun,saçmalık.

Kavruk Susam.

Hayde bakalım,ilham havamdayım.
Ben bi tuvalete gidip geliyorum ^

10 Mayıs 2012 Perşembe

YİNE DÜNYAYA GELİRSEK,BENİM AGZIMA S*Ç ANNEM.


Biz  evde hiç  yemeksiz kalmadık anne.
Çünkü sen iki elin kanda da olsa en basitinden bir menemen bile hazırlayıp koydun önümüze.
Ben eve geldiğimde sende evdeydin.
Böyle mi gördün ananemden bilmiyorum.Çocuklar eve geldiyse anne de evde olmalıdır.
Sokaktan geldiğimi komsunun penceresinden gördüğünde bile pire gibi zıplar gelirdin.
Evet sen pire gibisin.Red Kit bile dediler sana.Haksızlığa gelemeyen,adaletli bir insan olduğun için.Tabi Red Kit’in agzında her daim sigara bulundugundan da olabilir.( şimdi azalttın aferim kız sana.)
Tertemizsin.
Sportifsin.Bisiklete atlar akşam gezerdin bende popomu büyütürdüm.
Çabuk sinirlenirsin ama dünyanın en merhametli annesisin.
Bana da senden geçmiş hemen ağlama huyu.
Seninle bu yüzden adam gibi kavga edemedim ama neden böyle diyosaaannn  üühühüüüü diye zırlamaya başlar,gerisini getiremezdim çünkü ama sen hakkını verir konustukça konusur bagırdıkça bağırırdın.Ohhhh iyi yapmışsın,iyice s*çsaydın ağzıma keşke.
Kim once ölür bilmiyorum ama lütfen sen benden once ölme.
Bende senden once ölmiyim çünkü bilirim sen zaten yaşayamazsın.
Ben bir gün kirli bir kıyafet görmedim evde.Şaka olmalıyım sanki bir toz tanesi gördüm de kirli kıyafet görecegim.Salak ben.
Eline ne zaman para geçse evimiz için bir şeyler aldın,yuvamızı daha da sıcak yaptın.
Ne kendine bir giysi ne de bakım ürünü aldın.( çıplak ve çirkin dolaşmıyo tabiki benim annem,kırarım agzınızı burnunuzu,başka bişeyden bahsediyoruz burda heralde )
Sobamız varken odunu sen kırdın,4 yıl öncesine kadar tüm evi sen boyadın.
Sen nasıl bir insansın,nasıl bir annesin ?
Sinirin dağlarda volkan patlatır,çocuklarına olan sevgin gökten yağmur yağdırır.
Sen her ben sizin için yaşıyorum dediğinde,benim içime içime iğneler batıyor.
Sorumluluğum artıyor sanki.Sana karşı yalnıs bir şey yapmamalıyım diyorum.
Bir de sana her yalan söylemek zorunda oluşumda kendimden nefret ediyorum bir zamanlar senden de nefret etme salaklığını,küstahlığını,b*k kafalığını gösterdiğim gibi.Ama lisede biz böyle değildik anne.Hep kavga ettik.Aslında sen aynıydın ama ben bugunkü susam değildim.Şimdi bana bir tane geçerli kavga sebebi söyleyin deseniz hatırlamam.Bir tanesi benim şu anda hayatımın en buyuk pişmanlıklarımdan biri olan bir ilişkimle ilgiliydi.Yıl 2006.Yaş 18.Gerzeğin tekine kapılmışım ( o zamanlar laf edeni gebertirim,gözler de kör tabiki)Anacım diller döktü,gözyaşları kurudu sövdü,bagırdı,güzel güzel de konustu ama ben  -olması gereken buymus diyorum şimdi-tabiki o zamanlar dinlemedim. Karşı geldim.Anladınız durumu işte tipik anne sözü dinlemeyen insanın eninde sonunda gerçeği gözyaşlarıyla kabullenme ve öğrenme durumu oldu çok da uzatmaya gerek yok.
Şimdi her sözünü dinliyor muyum senin?Hayır.
İkimizin de yetişme tarzı,mantalitesi,değer yargıları çok başka çünkü.
Kendimden de ödün vermiyim diyorum işte sende anla azıcık.
Şimdi sana bagırmıyor muyum?Dilim kopsun bagırıyorum ama sonunda gülüşüyoruz artık çoğu zaman.
Büyüdüğüm için seviniyorsam sadece seni çok iyi anladıgım içindir bu.
Tabi bir de güzel kız oldum falan bunun için de olabilir  ^^
Evimiz askeri lise düzeninde olabilir.Sen çok titiz olabilirsin ama gelen misafirleirmiz hep rahat etmiştir evimizde.Ben senin kadar iyi misafir ağırlayan baska bir kadın tanımadım.Gerçi yazın evimize gelenler içerinin terliği ile balkonun terliği ayrıdır kuralımızı hiç anlamadılar bu yüzden bize garip garip baktılar ama olsun onları yine seviyoruz di mi anne?….Anne?.. Ses yok demekki silmiş hayatından.Devam edelim.
Bir insanın elinden her iş gelir mi?Gelir o eger benim annemse.
Bir tek paçalarımı sağlam dikemedin gecen hafta farkettim.Otur da kendin dik eşşşşooğğğluueşşeekk deme diye demedim sana.
Ya kadın gezmeye gitmiyor aksam kızım geldiğinde evde yemek olsun diye.( böylelikle I can not cook ama olsun. )
Klasik ötesi bir söz vardır,her insanın annesi kendine özeldir diye.
I ıhh katılmıyorum buna.Yani tabiki özeldir özel olmasına ama iş anneliğe gelince her kadın anne olamıyor; biliyorum,görüyorum.
İnşallah senin gibi bir anne olurum.Ama kusura bakma,torunun kendine öz güveni olan bir cocuk olarak yetişecek.Kendi dairemden(çizgisel olarak) dışarı çıkabilecek.Benim gibi  yaramaz ,aksam olunca eve girmez,cocuklarla kavga eden,muzur ve üçkağıtçı bir çocuk nasıl olur da bu kadar korkak olur,bilmiyorum.Aslında bunun seninle bir ilgisi yok.Acaba yediğim dayakların neticesinde beynimde bir kaç duygum mu hasar gördü bilmiyorum.
( Jane burada sana soruyorum,var mı bole bi ihtimal ? )
İnce düşünceli ve çok duygusal bir kadının anneliği kötü olmaz aksine annelik mesleğinde
çok iyi oldugu için cocuklarıyla kavga eder durur.
Ne zaman yeni bir  fikirle karşına çıksam once mutlaka itiraz eder kızarsın.
Evde kıyametler kopar ama sonra alışırsın fikrime,isteğime,durumuma.
Bir de şey,hangi yılın yazı bilmiyorum.Apartmanın merdivenlerinden inerken sana agzımı yaslamıstım sebebini hatırlamıyorum,sende terlik atıp baldırımı kızartmıştın ya işte o zaman içimden salak aptal gerizekalı demiştim.Dilim tutuşsun.
Son olarak,iyiki biz seninle arkadaş olmamışız.
Yoksa senden yüz bulurdum yeminle.Bulur bulur sapıtırdım.
Sana böylesine saygı duyamazdım.Senden korkamazdım.
Evet abartmayacak şekilde olursa,korku iyidir.Çakraları hep açık tutar.Ama dediğim gibi iyi ayarlarsanız bu durumu.
Sigaraya daha once başlamadıysam bu annemin korkusundandır.
Yalnıs anlaşılmasın kullanıcı değil,ara ara kahveyi ve dost buluşmalarını bahane ederek içen özentilerdenim bende sadece.
Son olarak demiştim ama bitiremedim.
Yine diyeyim.
Son olarak, annem,Halide’m,sonsuzum( isminin anlamı da sonsuz ,yirim ) ne iyi birisin kız sen.
Ayağına çaydanlık girdiğinde bile evin temizliğini düşünen tek kadın olarak dünyaya yayıcam namını. ( tabi zaten yıllık ortalam 3,500 kadının ayagı caydanlığa giriyor. )


melabaa

6 Mayıs 2012 Pazar

AMAN DA AMAN SERGİYE DE GİDERMİŞ


Bildiğiniz gibi Sakıp Sabancı Müzesi’nde 10 Haziran’a kadar ‘’ Rembrandt & Çağdaşları ‘’ isimli sergi var.
Kasım ayında Amsterdam’a gitmiş ve bu sergiyi yerinde görmüştüm aslında. Ama tabloların yanlarındaki açıklamalarıyla yetinmek zorunda kalmıştım.Hollanda’nın sanat tarihi hakkında fikrin olmadan gidersen,vitrin bakar gibi müze gezersin şaşkın kavruksusam.
Ancak burada bir rehber eşliğinde o tabloların hikayesini,zamanının özellikleriyle beraber dinleyince,Amsterdam da o müzede höbele hübele boşa vakit öldürmüşüm diye düşünüyorum yukarıda da belirttiğim gibi.
Sergiden once yaklasık 45-50 dk kadar kokteyl oldu.Karnımız tok olmasına ragmen yine de atıştırdık tabi.Yemesek,içmesek bir yerimiz şişerdi gerçekten.
Hollanda’nın 17. Yydaki altın çağı eserleriymiş aslında bizim gördüğümüz tablolar.Refah düzeyini belirtiyorlarmış.Bu yüzyılda 5 ila 10 milyon arasında tablo yapılmış.
Tablolarda,rehberinde özellikle üstünde durdugu 3 ana tema vardı ;
Realizm,sembolizm ve dinsel ahlak.
Tablolarda sizi en çok realizmin etkisi içine çekiyor.Mühim olan fırça darbesi gözükmeksizin resmi yapabilmek.Ve yeminle o resimlerin çizimle olduguna zor inanırsınız.Tırnakların parlaklığına kadar hassas davranıp çizmiş adamlar.
Bazı ressamlar İtalya’dan esinlenip çizimlerinde mavi ve kırmızıyı kullanmışlar ancak bir Hollanda tablosunda asla bu ana  renklere rastlayamazsınız.Hollanda ışığı denilen bir renk uyumu olur bu tablolarda.Biraz soluk ve mat.Yani bana sorsanız bu tablo sence hangi ülkeye aittir diye,ülkeyi bilemesem de en azından hollanda’ya ait olup olmadığını anlarım.
Evlilik tabloları en çok garipsediğim tablolardı.Alçakgönüllülükten dolayı karı ve kocanın elbisesi siyah renkmiş.Mütevazi hayatı simgelermiş bu renk.
Sembolize ettikleri nesneler de garibime gitmişti ama düşününce,bi kılıf uydurmaya çalışıca azıcık anlaşılır oldu. Mesela limon zinaya karşı olunduğu anlamını,midye ise afrodizyak etkisi altında bi durum oldugunu belirtirmiş tablolarda.Eger tabloda bir genç kız varsa ve yanakları da al al ise,cinsellik mesajı bulunurmuş.
1 saati geçiyordu tabloları incelememiz bittiğinde.
Yukarda bahsettiklerim sadece minik bir bölüm.3 paragrafta anlaşılmayacak kadar değerli ve olaylara başka taraflardan bakma yetisini geliştirme anlamında da bir o kadar öğretici.Ben ki resim sergilerini gezmekten pek haz almayan bir insanım,beni bile etkilediyse,resim sergisine meraklı arkadaşlar mutlaka gidip görmeli.
Giriş ücretini bilmiyorum çünkü özel davetliler arasındaydım.
Serginin sponsorlarından biri  Grand Hyatt Hotel’di.Ben de işim icabı bu hotelle devamlı münasebet içinde olduğum için,davet edildim.



17.yy Hollandasının baş paçozu
Al yanaklı kız bu işte püüüü rezil


















O may gat bir günde iki post.

İyi geceler.