akşamın
acı su karanlığı içinden
soğuk kadife teması yalnızlığın
şuh bir kahkaha balkonun birinden
gizli işareti midir bir
başlangıcın
sevmek için geç ölmek için erken
başbaşa çay elele yürümek derken
boğaz vapurları mı iskele sancak
telefonda kaybolmak sesini
beklerken
insan insanı yeniler doğrudur
ancak
içimdeki gökkuşağı besbelli neden
içimdeki gökkuşağı besbelli neden
bir şiire başlarsın birini
bitirmeden
hiç kimse gözlerine inanamıyor
sevmek için geç ölmek için erken
sevmek sevildiğini bile farketmeden
yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi
sevmek zehir zemberek ve yürekten
gecikerek de olsa vuruşur gibi
sevmek için geç ölmek için erken
5 yorum:
bi erkek olarak ne desem bilemedim...:))
yalnız kadınların şiir yazmaması kadın-erkek ilişkisiyle birebir ilintilidir kanımca. kadın kaçan erkek kovalayandır ya genelde. Tabi artık erkek için kavga eden liseli kızlardan büyüyünce şair olmalarını da bekliyoruz tabi..:)
Cem,
İçten içe bana hakverdiğini biliyorum :)
Ya aslında hani yapı olarak romantikliğe daha yakın olan biz kadınlardan çok erkeklerin şiire yatkınlığı ve başarısı gercekten düşündürücü.Dediğin gibi de olabilir tabi çok mantıklı.Kadınları etkilmeke için her yol mübah ;))
Lisedeyim o zamanlar. Bi karmaşa bi kıyamet herkes konferans salonuna hücum etti. Ak saçlı, güzel gülüşlü, kendine has şapkasıyla bir adam kürsüye yaklaştı ve "zamanında beni bu okuldan kovdular ama bakın ben yine geldim" dedi... Ne de güzel adamdır Attila İlhan...
Büyük ruhların büyük günahları olur ki sadece yazdıklarımızdan ibaret değiliz hiçbirimiz; Ne sözünü ettiğin büyük yazarlar ne de biz...
Nazım Hikmet dünyanın en büyük şairlerindendir, buna şüphe yok. Fakat bilir misiniz ki oğlu Memed babasını yalnızca 15 gün görebilmiştir. Eşleri de neler çekmiştir. Daha neler neler söylenebilir ama bunlar şiirinin büyüklüğünü etkileyemez. Bu şekilde yaşamasaydı belki de bunları yazamayacaktı demek rasyonelliği hiç de romantik değil oysa...
Kadınların nerede olduğuna gelecek olursak, bu durumu "duygu" ile analiz etmeye kalkarsak eksik kalırız. Çünkü kabul etmek gerekir ki kadınların dünyadaki önemleri "çocuk doğurma/bakma, ev işi, tarla işi" ile sınırlıydı. Yani bu tarz bir yaşam hakları yoktu istisnaları saymazsak. Dünyada da bu böyle.
Zamanında kadının adamdan duymayı en çok istediği laf; Evinin kadını çocuklarının anası olacaksın... :) Bu bile durumu anlatabilir.
Yani kadının hareket alanının sınırlı olması bence birinci sebep. Kaldı ki kadın şiir yazmak bir yana kafasını kaldırıp birine baksa adının çıkacağı zamanlardan geldik bugünlere.
Adama aşık, kadına maşuk olmak yakıştırılmış hep.Hüznü adam yaşamalı, kadınını mutlu, canını ona feda etmeli bir de... Kadının gönül tahtına oturtulması ile ilgili bir şeyler.
Önceden kadınlar çok büyük oranda adamların yazdığı/yaptığı şarkıları okurlarmış, günümüzde ise kendileri de yazıyorlar elbette. O zamanlar da yazanlar elbette varmış ama aşk, hicran, vuslat, ... bunlar kadına bir nevi yasakmış. Yazan olmamış mı, olmuş. O da erkek mahlasıyla yayınlamış yazdıklarını. Özetle günümüzde gelenek, geleceğe evrilmiş ve değişmekte...
Kadın şoför olmadığından "Şoför Nebahat" diye film yapılmış olay olmuş. Ne büyük bir hayal gücü o zamanlar. Şimdilerde ise kadınların çoğu daha iyi şoför... Kadın kendisini hep daha geride tutmaktaydı, yapabileceği şeylerin sınırı çoktan çizilmişti çünkü. Çok uzattım da bu süreci sadece böyle ele alabilirdim.
Attila İlhan Günü'nü Kadının Şiirdeki Yeri'ne çevirdiğim için bağışlayın :)
Erdost,
Hiç bu açıdan bakmamıştım.
Çok mantıklı yazdıkların.
Ancak romandaki sınırsızlık ile şiirin sınırlılığı biraz düşündürücü.Evet erkekler kadar olmasa da bizim çok kadın yazarımız var.Halide Edip Adıvar aklıma gelen ilk isim mesela.
Şiirin dokusu biraz farklı.'' erkek işi '' gibi gözüktürülmüş.
Yazdıklarına katılıyorum.
Teşekkürler kıymetli yorumun için.
Bazen çok açık ve keskin bazı gerçekler aslında yalan oluyorlar. Aslinda, görünenin tam tersine erkeklerin naif kadinlarin acimasiz olmasi gibi.
Yorum Gönder